Site icon Boşanma Avukatı

Kızlık (Bekarlık) Soyadının Tek Başına Kullanılması

Kadın – erkek eşitliği açısından son derece önemli olan ve kişiye sıkı sıkıya bağlı olan soyadı kullanımı konusunda bilgi sahibi olmanız son derece önemlidir.

Türk Medeni Kanunu’nun 187. maddesine göre evlenen kadın, kocasının soyadını kullanmak zorundadır. Maddeye göre evlenen kadın bekarlık soyadını ancak eşinin soyadının önüne gelmek suretiyle kullanabilir ve bunun için de evlendirme memuruna veya evlilik sonrasında nüfus idaresine başvuruda bulunması gerekli kılınmıştır.

Bu konu ile ilgili mahkemelere yapılan başvurular geleneksel bir yaklaşım benimsenerek reddedilmiş ve kadının evlendikten sonra sadece bekarlık soyadını kullanması talebiyle açılan davalar ilk derece mahkemelerinde ve yüksek mahkemece reddedilmiştir. Yasa gereği bekarlık soyadlarını kullanma imkânı bulunmayan evli kadınların talepleri iç hukuk mercileri tarafından kabul edilmeyince konu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşınmıştır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.09.2015 tarih, 2014/2889 E. ve 2015/2011 K. sayılı söz konusu kararından özetle;

başlıklarıyla gerekçe düzenlenerek evlenen kadının evlilik birliği içinde bekarlık soyadını kullanabilmesinin önü açılmıştır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 30.09.2015 tarihinde verdiği kararla kadının evlenmekle aldığı kocasının soyadının iptaline ve sadece  kadının kızlık soyadını kullanması konusunda izin verilmesine karar vermiştir. Böylece, evlendikten sonra eşin soyadını alma zorunluluğunun, eşitlik ilkesine ve Anayasa’ya aykırı olduğu, evlendikten sonra sadece kendi soyadını kullanmak isteyen kadının Aile Mahkemesinde açacağı dava ile kendi soyadını kullanabilmesinin önü açılmıştır.

Kadının Evlilik Öncesi ve Sonrasında Soyadı Kullanımı

Soyadı kullanımı, vazgeçilemeyen, devredilemeyen, feragat edilemeyen ve kişiye sıkı sıkıya bağlı bir hak olduğundan günümüzde kanunlarca koruma altındadır. Bu kanunlara göre, erkekler açısından doğum ile birlikte ailesinden almış olduğu soyadı istisnalar dışında (soyadı değiştirme) ölünceye dek devam edecektir. Ancak kadınlar açısından soyadı kullanımı erkekler ile farklılık göstermektedir. Bu farklılıklar ise,

Soyadı Meselesi Üzerinden Kadın Erkek Eşitliğine Bakış

Anayasa Mahkemesi (AYM) E.2022/155, K.2023/38 numaralı ve 22/02/2023 tarihli kararıyla, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 187. maddesinin “Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır; ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir.” şeklindeki birinci cümlesini, Anayasanın 10. maddesine aykırı görerek iptaline karar verdi.

AYM, “evlenmeden önceki soyadının evlendikten sonra da tek başına kullanılması kapsamında”, kadınlar ve erkekler arasında farklı bir muamele olduğu, bu muamelenin nesnel ve makul bir temele dayanmadığı gerekçesiyle “eşitlik” ilkesinin ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır. AYM burada somut norm denetimi yaparak ve oy çokluğu ile iptal kararı vermiştir.

AYM; daha önce, 1997 ve 2011 yıllarında, evli kadının soyadına ilişkin kuralın Anayasaya aykırılık iddiasını norm denetimi yoluyla incelemiş ve oy çokluğu ile Anayasaya aykırılık bulunmadığına karar vermişti.

Bu açıdan bakıldığında; AYM’nin TMK m.187 ile ilgili olarak verdiği iptal kararı, İHAM ve AYM’nin bireysel başvuru içtihadının doğal bir sonucu olarak görülmelidir. Ayrıca bu karar, kadın erkek eşitliği konusunda AYM içtihadındaki değişimi ve AYM üyelerinin katettiği mesafeyi açıkça ortaya koyması bakımından önemlidir.

Toplumun ve Anayasanın “aile” kurumuna atfettiği önem ve ortak soyadının aile bakımından taşıdığı anlam dikkate alındığında, AYM kararının önemli tartışmalar doğurabileceğini düşünmek mümkündür.

Bu koşullarda; Anayasada yer alan “eşitlik” ilkesine alternatif bir “eşdeğerlilik” kavramı ortaya atılarak kadın erkek eşitliğinin bir “dayatma” veya “hurafe” olduğunun söylenmesi kişisel bir düşünce açıklamasından öte, Anayasa ile güvence alınan temel hak ve hürriyetler ile ilke ve esasların görmezden gelinmesi anlamını taşımaktadır.

Son olarak belirtmeliyiz ki; Anayasa Mahkemesi kararlarında da ifade edildiği üzere, Anayasa m.10’da düzenlenen “kanun önünde eşitlik” ilkesi “hukuksal durumları aynı olan kişileri” ilgilendirmektedir.

Anayasanın açıkça kadınların ve erkeklerin eşit haklara sahip olduğunu belirtmesine rağmen, “fıtrat gerçekliğine” atıfla kadın ve erkeklerinin durumlarının “farklı” olduğunu kabul etmek, kadınlara karşı her türlü ayırımcılığın meşru görülmesine yol açabilmektedir.

Originally posted 2023-07-28 19:20:50.

Exit mobile version