Hekimin meslek alanı içinde olan hafif de olsa bütün kusurlarından sorumlu olduğu kabul edilmelidir. Hekimler, hastalarının zarar görmemesi için yalnız mesleki değil, genel hayat tecrübelerine göre herkese yüklenebilecek dikkat ve özeni göstermek zorundadır. Teşhis yahut tedavide ufak bir tereddüt gösteren durumlarda, bu tereddütü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada koruyucu tedbirler almakla yükümlüdürler. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında seçim yaparken, hastanın özelliklerini göz önünde tutmak, onu gereksiz risk altına sokmamak ve en emin yolu tercih etmek zorundadır. Ayrıca doktorlar vekillik sözleşmesi uyarınca özen borcu yükümlülüğündedirler. Hastalarının zarar görmemesi için mesleki ve genel hayat tecrübelerince herkese yüklenebilecek dikkat ve özeni göstermek zorundadırlar. Eğer bu saydığımız özen yükümlülüğüne aykırı bir davranış neticesinde oluşan bir komplikasyon, hata yahut yanlış bir tedavi neticesinde risk ,ölüm meydana geldi ise bu durumda hemen savcılığa suç duyurusunda bulunmakla işe başlayın. Akabinde açılacak dava doktorun hizmet kusuru ile mi yoksa kişisel kusurla mı bu vakayı sebebiyet verdiğidir. Zarar verici hareket hekimin kasıt veya ihmalini içeriyorsa kişisel kusur sayılıyor. Örneğin, ameliyat sırasında hastaya oksijen yerine karbondioksit gazının verilmesini Yargıtay kişisel kusur sayıyor. Ama doğum sırasında vakumla alınan çocuğun beyninden uzuvlarına giden sinirlerinin zedelenmesini de Danıştay hizmet kusuru kabul ediyor. İkinci örnekte hizmet dahilinde bir hata mevcut, ilk örnekte ise doktorun ağır ihmali var. Başak bir örnek verirsek, ameliyatta idrar kesesi doktorun aşırı basınç uygulaması, yanlış ilaç vermesi veya hastayı fazla bekletmesi gibi bir nedenle patlamışsa kişisel kusurdur. Bu özen ihlali olur. Kişisel kusurdan kaynaklanan davalarda adli yargı yoluna gidilir ve olayın meydana gelmesinde vekalet sözleşmesi hükümlerine ya da haksız fiil sorumluluğu hükümlerine dayanılır.
Örneğin; Yargıtay 13.Hukuk dairesi kararına göre, davacı, yerel mahkemede burun rahatsızlığından dolayı tedavi almak amacı ile, davalı Hastaneye müracaat ettiğini ve diğer davalı Doktor tarafından ameliyat edildiğini, ancak ameliyattan sonra ağzında yanma ve ağrılar oluştuğunu, yediklerinin ağzından gelmeye başladığını, sağlam olan damağının delindiği, yanlış ve hatalı ameliyat yapıldığının anlaşıldığını, damağına dikiş atılmış ise de, şikayetinin giderilmediğini, davalı doktor tarafından Üniversite Hastanesine götürülüp kulağından parça alınarak damağındaki deliğin kapatıldığını, yapılan dikkatsiz ve tedbirsiz hatalı müşahade sonucunda maddi ve manevi büyük zarara uğradığını ileri sürerek 300.000.000 TL maddi ve 5.000.000.000 TL manevi olmak üzere toplam 5.300.000.000 TL. tazminatın 12.6.2000 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınmasını istemiştir.
Davalılar, davacının ameliyat sonrası kendisine bildirilen talimatların hiçbirisine uygun davranmadığını ve kontrollere gelmediğini, damağındaki deliğin kubbe damak yapısından oluştuğunu, ameliyat sırasında dikkatsiz ve tedbirsiz davranılmadığını bildirerek, davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, davacının ameliyatında meydana gelen durumun, meslekte acemilik veya ihmalden doğmadığı, ameliyatlarda rastlanabilecek durumlardan olduğu Adli Tıp Raporu ile anlaşılmış ve dava reddedilmiştir. Dava, davalı doktorun vekillik sözleşmesinden kaynaklanan özen borcuna aykırılık olgusuna dayanmaktadır ( B.K. 386, 390 md ).
Vekil, iş görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden değil de, bu sonuca ulaşmak için yaptığı uğraşların özenle görülmemesinden sorumludur. Vekilin sorumluluğu, genel olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlıdır ( B.K. 390/II ). Vekil, işçi gibi özenle davranmak zorunda olup, hafif kusurundan bile sorumludur ( B.K. 321/1 md ). O nedenle doktorun meslek alanı içinde olan bütün kusurlar sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Doktorlar, hastalarının zarar görmemesi için yalnız mesleki değil, genel hayat tecrübelerine göre herkese yüklenebilecek dikkat ve özeni göstermek zorundadır. Doktor, tıbbi çalışmalarda bulunurken, bazı mesleki şartları yerine getirmek, hastanın durumuna değer vermek, tıp biliminin kurallarını gözetip uygulamak, tedaviyi her türlü tedbirlerini alarak yapmak zorundadır. Ancak sonrasında Yargıtay hekimin sorumluluğunu gözeterek davanın reddi kararını bozmuştur.
Originally posted 2013-11-23 09:54:54.